KORONAVİRÜSÜ BİR İMTİHAN OLARAK YARATAN ALLAH’TIR

, , No Comments

 KORONAVİRÜSÜ BİR İMTİHAN OLARAK YARATAN ALLAH’TIR

Sayın Adnan Oktar'ın Arkadaşı Semih Meriç’in Cezaevi Makaleleri




Büyük coşkuyla, dört bir yanı saran kutlamalarla girmiştik oysaki 2020 yılına. Her yıl olduğu gibi yine sağlık ve barış dilemiştik hep bir ağızdan. Ama 2020 yılı diğer yıllara benzemiyordu. Daha yılın yarısına gelmiş olmamıza rağmen alkışlarla buyur ettiğimiz 2020 yılını bir an önce uğurlamanın derdine düştük. Ne mümkün 2020’yı kapı dışarı etmek! Daha yeni geldim, biraz soluklanayım der gibi kuruldu hayatlarımızın baş köşesine.

Bu yıl hiç kuşkusuz dikkatimizi çeken en gözde konu korona virüs (covid -19) salgını oldu.


Çin’den başlayarak bütün dünyayı bir anda etkisi altına aldı. Biz işimizde gücümüzdeydik. Nerede hangi ilginç yemeği yesek, dünyanın neresini gezsek, hangi pahalı arabay binsek, nasıl daha fazla para kazansak derdine düşmüştük. Yani kısacası deyim yerinde; bize dokunmayan yılan bin yıl yaşasındı. Dünya yansın umrumuzda değildi.

Peki, gerçekten dünya yansa umrumuzda değil miydi? Nerede ! Gözle göremediğimiz, bilimsel olarak adına covid -19 dediğimiz bir virüs geldi ve yerleşti, zevk içinde yaşadığımız hayatlarımızın tam ortasına…


Dünyada çok kısa süre içinde yüzbinlerce insan korona virüse yakalandı ve yüzbinlerce insan korona virüs sebebiyle yaşama gözlerini yumdu.


Gözle görülmesi mümkün olmayan bir virüs ne süper güç ne de süper ekonomi dinliyor. Tabiri caizse bütün dünyayı al aşağı ediyor.


Peki ama neden? Bu süreçte bizleri neler bekliyor? Bizler nasıl bir gelecekle karşı karşıyayız.


Bu böyle üstün körü üzerinde duracağımız, alelade bir konu olmasa gerek. Bu konuda yediden yetmişe her insanın çıkaracağı oldukça önemli dersler var.


Korona virüsün etkisi hala devam etmekte. Sıcak havalar her ne kadar bulaşıcılığı kırmış olsa da tamamen ortadan kaldırılmış değil.


Hadi bir an olsun korona virüsün dünyadan aniden yok olduğunu varsayalım.


Ne olacak? Biz yine eskisi gibi mi olacağız? Bu süreçten hiç mi payımıza düşen dersleri çıkarmayacağız?


Pandemi sürecini uzun uzadıya her yönüyle yazmak mümkün. Yazıldı da zaten fazlasıyla. Ben yazımda daha farklı, önemli gördüğüm noktalara değineceğim. Korona virüs ile ilgili alınacak tedbirler ya da bir takım istatistiklerden çok manevi yönüne dikkat çekmek istiyorum.


1- KORONA VİRÜSÜ YARATAN VE YÖNETEN ALLAH’TIR


Hayatımızın hiçbir aşamasında tesadüflere, başıboşluklara yer yoktur. Gözle görebildiğimiz ya da göremediğimiz her yapı yalnızca Rabbimiz’in yaratmasıyla var olmaktadır. Bu, vücudumuzda gözle göremediğimiz minicik bir virüs de olsa, gökyüzünde gözlerimizi kamaştıran kocaman bir güneş de olsa bu böyledir.


Tesadüfleri ilah edinmiş sözde bilim insanları, virüslerin kendi başına, dilediği şekilde hareket ettiğini, istediği her yere kendi iradesiyle yol aldığını uyduruyorlar. Latince bilimsel isimlerle de alttan alta bizlere tesadüf mantıklarını kabul ettirmeye çalışıyorlar.


Gerçek böyle değidir! Gerçek, her yapıda Allah’ın sonsuz ve kusursuz aklının tecelli etmesidir. Her varlıkta olduğu üzere virüslerde de bizler için çokça çıkarılacak dersler ve alınacak ibretler vardır.


Virüs dediğimiz şey çıplak gözle göremediğimiz ancak elektron mikroskobuyla varlığını keşfedip gözlemlediğimiz küçük yapılardır.


Sadece bir zarf (protein kılıfı) ve içerisindeki DNA’dan oluşurlar. Bazen DNA’ları bile olmaz yalnızca RNA’ları mevcut olur.


İçerisinde ne görecekleri gözleri, ne duyucak kulakları, ne yürüyecek ayakları, ne akledecek beyni, ne de zeka üretecek bir sinir parçası vardır. Ama Allah’ın kontrolü altında sanki süperzeka gibi hareket ederler.


Örneğin, virüs ağız boşluğundan içeri girince önce kendisi için en uygun hücreleri aramaya başlar. Özel algılayıcılarıyla hücreleri kontrol eder ve kendine uygun olup olmadığını inceler. Bunların her biri için mutlaka bir algılama, yorumlama, akıl yürütme,  karar verme gibi zeka gerektiren özelliklere sahip olması gerekir. Ancak virüs böyle bir zekaya ya da düşünce kırıntısına sahip değildir.


Sonra eritici enzim kullanarak hücreye delik açar ve genetik kodunu içine bırakır. O kadar sinsice hücreye girer ve bu işlemi uygular ki hücre hiçbir şeyin farkına varmaz. Normalde hücre kapıları olağanüstü seçici ve dikkatli olmasına rağmen yine de virüsü fark edemez. Allah bir hikmet doğrultusunda virüsün hücrenin içine girmesine izin verir.  Hücre virüsün farkına varamadığı gibi kendisi için gerekli proteinleri ürettiğini zannederek virüsün DNA’sını kopyalamaya başlar. Artık hücre adeta kendi düşmanını üreten fabrika haline dönüşür. Hücre sonunda kontrolünü kaybetmişçesine o kadar çok yeni virüs üretir ki sonunda patlayarak imha olur. Akıllı bir üretim taktiği diyebileceğimiz bu patlamayla etrafa saçılan her parçacık diğer hücrelere girmek üzere yola çıkmış olur.

Virüsün karanlık olan insan vücudundan böylesine şaşırtıcı bir akıl göstermesi normal karşılayacağımız bir durum değildir. Virüsün böylesine mükemmel bir akıl göstermesine yardımcı olacak hiçbir organeli ya da sistemi yoktur.


Allah’ın dilemesiyle virüs son derece etkili bir strateji uygular. Sanki bir planlaması var ve ona göre hareket ediyormuş gibi görülürler.


Virüs dışarından insan vücuduna girer. Buna rağmen karmaşık olan hücrenin yapısını ve çalışma prensibini nereden bilmektedir?


Tıp bilimiyle bile hücrenin içerisini daha yeni keşfetmeye başlamışken virüsün adeta anatomi uzmanı, moleküler mühendisi gibi hareket ediyor olması bizlere neyi göstermektedir?


Bu işlemlerin her biri bizlere milyonlarcası kendiliğinden meydana geldiği savunulan tesadüf mantığını mı?


Yoksa Allah’ın virüs ve hücrede her işlemi bilip, müdahale ettiğini mi gösterir?

Elbetteki virüs içindeki mekanizmayı da, hücrenin yapısını da bilen ve bir amaç doğrultusunda aralarındaki işlemlerin gerçekleşmesine izin veren Allah’ın yaratmasını gösterir.


Allah gözle göremediğimiz küçücük virüsler vesilesiyle Kendi büyüklüğünü göstermesinin yanında bizlerin de ne kadar aciz ve zayıf varlıklar olduğumuzu göstermektedir.

Ne yerde ne de gökte, zerre miktarı bir şey bile rabbinin bilgisi dışında kalmaz; bundan daha küçük veya daha büyük ne varsa istisnasız apaçık bir kitapta yazılıdır. (Yunus Suresi, 61)


Siz yeryüzünde (O'nu) aciz bırakacak değilsiniz. Ve sizin Allah'ın dışında ne bir veliniz vardır, ne bir yardımcınız. (Şuara Suresi, 31)


2- HASTALIĞI DA ŞİFAYI DA YARATAN ALLAH’TIR


Hastalıklar Allah tarafından özel olarak yaratılır. Her hastalık ders çıkaran insanlar için mutlaka bir hikmete dayanır.


Samimi olarak Allah’a yönelen insanlar hastalıkların hatırlatıcı, ders çıkarıcı yönüne dikkat ederler. Insan hastalıklar vesilesiyle kendiacizliğinin ve ölümlü olduğunun farkına varır.


Dünya hayatında eğitime tabi tutulan, pek çok zorlukla (hastalıkla, doğal afetle, başına gelen bir müsibetle) denenen insan bu imtihanlara karşı gösterdiği tutum ve davranışa göre olgunlaşır. Gerçekten güzel ahlak gösteren kişiler hem dünyada hem ahirette değerli hale gelirler. Dünya hayatımız denemelerden ibarettir. Temiz kalple Allah’a yönelen kimseler Allah’ın izniyle içerisinde bulunduğu zorluktan çıkabilirler. Bu sayede imtihanı geçecek gücü kendilerinde bulabilirler.


Temiz akıl sahipleri hastalandıklarında kendilerine şifa verecek olanın ancak Allah olduğunu çok iyi bilirler.


Allah her hastalığın oluşumunu bir vesileye (virüs gibi) bağladığı gibi her hastalığın iyileşmesini de bir tedavi yöntemine bağlamıştır.


Eczanelerin içi ağzına kadar hastalıklara şifa olacak vesilelerle doludur. Her bir ilaç farklı bir hastalığın iyileşmesine aracı olur. Ancak unutulmamalıdır ki hastalığı da, tedavi yöntemini de, tedavi edeni de, şifayı da Allah yaratmaktadır.


Allah bu konuda doktorlarımız gibi bütün sağlık çalışanı bilgi sahibi arkadaşlarımızı aracı kılmıştır.


Hastalıkların tedavisinde uygulanacak her türlü yöntemi de kalplere ilham eden Allah’tır.


Hastalanan kişi mutlaka tedavi sebebine sıkı sıkıya sarılmalı. Bu tutum kişinin fiili duası olacaktır. Allah dualara cevap verendir. Bu şekilde Allah hasta hakkında en hayırlısı ne ise o hükmü vermiş olacaktır.


Hastalandığım zaman bana şifa veren O’dur. (Şuara Suresi, 80)


3- KORONA VİRÜSLE ALLAH İNSANLARI DENEMEKTEDİR


Allah’ın Kuran’da bizlere; “Andolsun Biz sizi biraz korku, açlık ve bir parça mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle imtihan edeceğiz. Sabır gösterenleri müjdele.” (Bakara Suresi, 155) ayetiyle insanlara haber verdiği üzere insanlar bu dünya hayatında çeşitli zorluklarla denenirler.


* Bu imtihan Kuran’ın bazı ayetlerinde “bela”  bazı ayetlerinde ise “müsibet” kavramları olarak karşımıza çıkar.

* Müsibet; kelime kökü “sa-ve-be”dir. “E-sa-ve-be” fiilinden türemiştir. Isabet eden şey, müsibet, bela, afet, felaket anlamlarına gelen bir kavramdır.

* Bela ise; b-l-y (be-le-ye / b-l-v / be-le-ve) fiilinin mastarıdır. Sınamak, denemek, imtihan etmek ve gam, keder, dert, zorlu imtihan, felaket, afet, imtihan, sınama manalarına gelir. Kişinin ağır, kötü, zor bir durumla sınanmasını ifade etmektedir.

Müsibet veya bela olarak tabir edilen imtihanlar karşısında kişiye düşen, Allah’ı ve ahireti hatırlamak ve başa gelen zorluğa sabretmektir.


 Onlara bir musibet isabet 

ettiğinde, derler ki: "Biz Allah'a ait (kullar)ız ve şüphesiz O'na dönücüleriz." (Bakara Suresi, 156)


Allah kul olarak yarattığı insanı dünya hayatıyla daha olgun hale getirmek, Kendisini hatırlatmak ve insanın acizliğini göstermek için bir takım denemelerden geçirir. Bunu kimi zaman bir virüsle, kimi zaman bir doğal afetle, kimi zaman da bir hastalıkla yapar. Ama en nihayetinde Rabbimiz bizleri denemesinde kesinlikle kaldıramayacağımızdan fazlasıyla imtihan etmez.


Hiç kimseye güç yetireceğinden fazlasını yüklemeyiz; elimizde hakkı söylemekte olan bir kitap vardır ve onlar hiçbir haksızlığa uğratılmazlar. (Müminun Suresi, 62)



Biz, senin göğsünü yarıp-genişletmedik mi? Ve yükünü indirip-atmadık mı? Ki o, senin belini bükmüştü; Senin zikrini (şanını) yüceltmedik mi?Demek ki, gerçekten zorlukla beraber kolaylık vardır. (İnşirah Suresi, 1-4)



Hayır; bu şehre yemin ederim, Ki sen, bu şehirde oturmakta iken, Babaya ve doğan-çocuğa da. Andolsun, Biz insanı bir zorluk içinde yarattık. (Beled Suresi, 1-4)


İnsanın denenmesiyle ilgili Allah başka ayetlerde de şöyle buyurmaktadır;

İnsanlar, (sadece) "İman ettik" diyerek, sınanmadan bırakılacaklarını mı sandılar? Andolsun, onlardan öncekileri sınadık; Allah, gerçekten doğruları 


da bilmekte ve gerçekten yalancıları da bilmektedir. (Ankebut Suresi, 2-3)

İnsana bir zarar dokunduğu zaman, gönülden katıksızca yönelmiş olarak Rabbine dua eder. Sonra ona Kendinden bir nimet verdiği zaman, daha önce O'na dua ettiğini unutur ve O'nun yolundan saptırmak amacıyla Allah'a eşler koşmaya başlar. De ki: "İnkarınla biraz (dünya zevklerinden) yararlan; çünkü sen, ateşin halkındansın." (Zümer Suresi, 8)



İnsana bir zarar dokunduğu zaman, Bize dua eder; sonra tarafımızdan ona bir nimet ihsan ettiğimizde, der ki: "Bu, bana ancak bir bilgi(m) dolayısıyla verildi." Hayır; bu bir fitne (kendisini bir deneme)dir. Ancak çoğu bilmiyorlar. (Zümer Suresi, 49)

SONSÖZ


Korono virüs de tıpkı dünya tarihinin çeşitli dönemlerinde ortaya çıkmış pek çok salgın gibi geçici olabilir. Ancak bizlerin bütün bu yaşananlardan çıkaracağımız dersler mutlaka kalıcı olmalıdır.


Allah karşı karşıya kaldığımız bu hayati denemelerden hakkıyla ders çıkaranlardan olmayı nasip etsin inşaAllah.


Allah sana bir zarar dokunduracak olsa, O'ndan başka bunu senden kaldıracak yoktur. Ve eğer sana bir hayır isterse, O'nun bol fazlını geri çevirecek de yoktur. Kullarından dilediğine bundan isabet ettirir. O, bağışlayandır, esirgeyendir. (Yunus Suresi, 107)


Kuran'da Müddesir Suresi'nde Koronavirüse İşret Edildiğini Biliyor musunuz?


0 yorumlar:

Yorum Gönder